31 Temmuz 2008 Perşembe












Sizlerle sadece çikolata-pasta-kurabiye maceralarımı değil, dikkatimi, ilgimi çeken, kanımı kaynatan, beni heyecanlandıran yazıları, kitapları, araştırmaları da paylaşmak istiyorum buradan....

Bu aralar bir mavi sevda aldı gitti beni yine mesela... O derin mavi su oldum olası iyi hissettirir, kendime getirir beni. Denizi, iyot kokusunu, yakamozları çok özlediğimden midir bilmem, denizlere, okyanuslara dair kitaplar düşmüyor elimden son haftalarda.

Zuhal-Osman Atasoy çiftinin küçük kızları Deniz ile birlikte 8,5 metrelik minik bir teknede gerçekleştirdikleri dünya seyahatlerini konu alan “Uzaklar”ın hikayesini biliyordum ama 1992-1997 yılları arasında gerçekleşen bu maceranın kitabını okumak bugüne kısmetmiş. Atasoylar şimdi neredeler ve ne yapıyorlar bilmiyorum ama Uzaklar’ı merak edenler gidip Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde onu görebilirler...

Atasoylar’ı okuyup da Sadun Boro’nun “Yarım Asır Evvel Bir Atlantik Serüveni, Bir Hayalin Peşinde”sini okumamak olur mu? Zaten ince bir kitap, bir çırpıda bitiverdi. O ne cesur yürek, o ne gözükara denizci! Denizciler boşuna efsaneleştirmemişler bu yaşlı beyefendiyi.

Azra Erhat’ın ünlü “Mavi Yolculuk”u ise bir kaç yıl aradan sonra tekrar okumaktan sıkılmadığım bir mavilik hikayesi... Mina Urgan’ın “Bir Dinozorun Anıları”nda bahsettiği mavi yolculuk bu. Her iki kitabı da okumamış olanların kaçırmamaları gereken iki keyifli tavsiye bu ikili.

"Okyanusta Bir Türk Kızı" Blue Belle Mavi Güzel, Hülya Leigh tarafından kaleme alınan bol fotoğraflı bu kitabın ise, bir Türk kadın denizcinin yazdığı ilk yelken yolculuğu kitabı olması nedeni ile ayrıca bir önemi var kanımca. Ben okurken sanki onlarla birlikte yelken bastım, denizlere açıldım... O derece akıcı bir dil, o kadar güzel fotoğraflar....

Çok keyif alarak okuduğum bir başka kitap ise “İstridye Üstü Girit” Dostluk ve Yemek Hikayeleri; Byron Ayanoğlu yazmış. Bu güzel kitap, “2003 Gourmand Cookbook En İyi Akdeniz Kitabı Ödülü”ne layık bulunmuş, Akdeniz’e tutku ile bağlı olan herkesin mutlaka okuması gereken ve buram buram Akdeniz kokan bir kitap. Kitapla ilgili tek eleştirim bu tür kitaplarda alışılageldiği üzere fotoğraflara yer verilmemiş olması. Halbuki kapaktaki fotoğraflar çok çekici ve sizi Akdeniz’in o sihirli dünyasına, mavilerin en mavisine çekiveriyor bir bakışta... Yazar Byron Ayanoğlu öyle uygun görmüş ne yapalım...

İşte size kitabın arka kapağından bir alıntı:

“ Mick Jagger’in aşçılığını yapmış, Kanada’nın inlü yemek yazarı, düşlerini süsleyene Girit sahillerinde küçük bir lokanta açmaya kalkarsa ne olur?

Kanada’nın “Süper Şef”i, “Yemek Tanrısı” bu sıfatlarını geride bırakarak, tarihinin ve köklerinin izinde, sakin bir tatil için Girit’e gider.

Ancak Yunan tragedyalarındaki gibi, kader herşeye galip gelir. Havaalanında rastladığı dostu Theo ile sohbeti, bu tatili bambaşka bir sürece dönüştürür.

Giritlilerin kültürü, ince yaşama zevki ve karmaşa kapasitesi, kuzeyin soğuk ülkesi Kanada’dan gelen Ayanoğlu’na bir keyif evreninin kapısını aralar.

Acı-tatlı lezzetiyle yolaradiko, püsküllü papoules; Vorizia’nın keçi peyniri, anogia’nın aromalı yoğurdu, Sitia’nın yasemin ve portakal kokulu sızma zeytinyağları ve Akdeniz’in en leziz balıkları, Ayanoğlu’nun aktardığı bu Girit hikayesine lezzet katan yiyeceklerden sadece bir kısmı.....”





1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sadece çikolata büyücüsü değil, aynı zamanda iyi bir mağaracı, yelkenci ve scuba olduğunu bildiğimden bu yazıyı yazacağını sanki hissetmiştim. Ellerine yüreğine sağlık mağara kısmı değil ama scuba ve yelken düşüncesi yüzüme kocaman bir gülümseme kondurmaya yetiyor :)